Galeri
İnsanlık tarihinin başlangıcından günümüze kadar gelen uzun bir gelişme sonucunda ancak Kartoğrafya günümüzdeki modern seviyesine ulaşmıştır. İlk medeniyetler kartoğrafya bilim ve tekniğinin doğuşuna, bu bilim ve teknikle ilgili asıl prensiplerin meydana çıkarılmasına sebep olarak, yeryüzünün coğrafi keşiflerle yavaş yavaş tanınmasına paralel olarak Kartoğrafya sanatı da gelişmiş ve hızla artan bilgi ve kartoğrafik malzemeye ulaşmıştır. Fakat, zaman zaman karşısına çıkan güçlükler ve duraklamalarla yavaşlayan bu gelişimin en önemli devresi, Hristiyanlığın doğuşundan önceki yüzyılda, Roma İmparatorluğunun, Mısır’daki Nil deltasında büyük kültür ve ticaret merkezi olan İskenderiye’de geçmiştir. Prehistorik devirde ve tarihin ilk çağlarında coğrafi kültürü olmayan veya bu kültürün pek az görüldüğü insanlar ve medeniyetler basit de olsa haritalar çizmişlerdir. Bu haritalarda ilkel medeniyetlerin, coğrafi çevre hakkında düşünceleri ve coğrafya görüş biçimleri açıkça görülür (Darkot 1939; Gürsoy 1961; Bilgin 1974; Akkuş 1995; Tökgöz 2012).
Yapılan incelemelere göre harita tanımına uyan ilk çizimler yazının bulunmasından önceki Tarih Öncesi çağlardan Mezolitik dönemine kadar uzanmaktadır. Bu haritalar yeryüzünün yalnızca nehir, dağ, yol gibi birkaç ayrıntısını gösteren ilkel çizimlerdi. Bunlara Tarih Öncesi Çağı haritaları ya da prehistorik haritalar adı verilir. Prehistorik haritalar; duvar, mağara duvarı, kayalar gibi sabit nesneler veya çanak ve çömlek yüzeyi, deri, post, kemik gibi taşınabilir eşyalar üzerine çizilmiştir. Çizimler ya o dönemlerin bir tür yazısı olarak tanımlayabileceğimiz duygu ve düşüncelerin resimle yansıtılması olan resim yazı (pictographic) biçiminde veya taş kaya gibi yüzeyler üzerine kazıma resimler (petroglyphs) biçiminde yapılmıştır. Bilindiği gibi ilk yazı Aşağı Mezopotamya’da yaşayan Sümer’ler tarafından icat edilmiştir. İlk yazıya benzer işaretler, MÖ. 8000 yıllarına kadar iniyorsa da, MÖ. 3500 yılları yazının icadının kabul gördüğü yıllardır. Yakın tarihte yapılmış araştırmalara göre Tarih Öncesi Çağlara ait olan 57 harita belirlenmiştir. Bu haritalar Mezolitik ve Neolitik Dönem ile Maden Çağına aittir. Bunların 37 adedi Fransa’da, 7 adedi İtalya’da, 2 adedi Malta’da, 2’si de Danimarka’dadır. Birer adedi ise, Bulgaristan, Almanya, Irak, Ürdün, Fas, Cezayir, Mısır, Gürcistan ve Türkiye’dedir. Türkiye’deki harita Konya’daki en eski yerleşim birimlerinden biri olan Çatalhöyük’te bulunmuştur (Tökgöz 2012).
İslam Tarihinde Haritacılık
15.yüzyılda kartoğrafyanın gelişmesi bakımından önemli bir geçiş devresi olarak düşünülür. Bu asırda bilim ve yeni buluşlar, özellikle Avrupa’da kilisenin etkisinden kurtulmuştur. Böylece kilisenin tesiri altında gerilemiş olan kartoğrafya, Eskiçağ’ın düşünce ve tekniğini benimseyerek yeni ve çok süratli bir gelişme göstermiştir. Kartoğrafya tarihinde önemli yeri olan İtalyan ekolünün yaptığı en önemli çalışma, Batlamyus (Ptolemy)’un eserlerinin 1410 yılında Latinceye çevrilmesi olmuştur. Batlamyus’un eserlerinden bazısı Arap aleminde korunmuş, fakat kısmen değiştirilmek suretiyle Ortaçağ’da, batıya nakledilmiştir. Böylece 15. yüzyılda Batlamyus haritalarının elle çizilmiş ve basılmış kopyaları ortaya çıkmıştır. Ancak, kopya edilmek ve klişeleri yapılmak suretiyle çoğaltılan Batlamyus haritalarında eski hatalar aynen korunmuştur. Bu hataların en önemlilerinden birisi, Akdeniz’in çok uzun gösterlmesidir. 1 dercelik yayın yanlış tahmin edilmesine dayanan bu hata, daha sonra kısmen Kepler ve Merkator tarafından düzeltilmiş, fakat Akdeniz gerçek uzunluğunu 1800 yılında yapılan haritalarda alabilmiştir. Batlamyus’un bu şekilde hata yaparak yeryüzünü daha küçük tahmin etmesi, Coğrafi Keşifle sırasında Kristof Colomb’un batıya giderek yeni bir kıta keşfetmesi gibi olumlu bir olaya sebep olmuştur. Daha sonraları, bir çoğu Batlamyus haritalarına ilaveler yapılarak çoğaltılan ve Tabulea Modernea denilen haritalar yapılmıştır. Bu haritalar, Rönesans devrinde yapılan ilk mükemmel harita örneklerdir. Bilindiği gibi haritalar, önceleri elle yapılmakta ve çoğaltılmaktaydı. Rönesans devrinde harita baskı tekniğinde bir takım gelişmeler olmuştur. Haritaların elle yapılıp çoğaltılması bir takım zorluklara sebep oluyordu. Ayrıca bu şekilde yapılarak piyasaya sürülen haritalar çok masraflı olmaktaydı. Baskı tekniğinin ortya çıkmasıyla, daha once sınırlı bir şekilde bulunan haritaların binlercesi basılarak yayılmıştır. İlk baskı kalıpları tahta üzerine idi. Daha sonra baskı kalıpları bakır üzerine yapılmıştır ve bu üçyüz yıl bu şekilde önemini korumuştur. Haritacılık çalışmaları içerisinde, bu konuya katkısı olmuş birçok kâşif, bilim adamı ve denizci yer almaktadır. Bunlar içerisinde en önemlilerden biri de -şu günlerde yaptığı dünya haritasının 500. Yılını kutladığımız- Piri Reis’tir (Bilgin 1974; Akkuş 1995).
Piri Reis: 1465’de Gelibolu’da doğan ve 1553’de Kahire’de ölen asıl adı Hacı Ahmet Muhiddin Piri olan büyük Türk denizcisi Piri Reis, kartoğrafya tarihinde, doğu aleminin bir temsilcisi olarak büyük bir önem kazanmıştır. İyi bir deniz kılavuzu olan Kitab-ı Bahriye, Piri Reis tarafından yazılmıştır. Bu kitapta, Akdeniz’e ait en ayrıntılı bilgiler, kıyılar, adalar ve farklı limanlar ile birlikte bu limanlara ait haritalar bulunmaktadır (Şekil 27 ve 28). Piri Reis’in asıl önemi, bugün Atlas Okaynusuna ait kısmı elde olan diğer kısımları bulunmayan bir dünya haritası yapmış olmasıdır. Ceylan derisi üzerine renkli olarak çizilen bu harita, 1513’de tamamlanarak 1517 yılında Piri Reis tarafından, devrin Padişahı Yavuz Sultan Selim’e takdim edilmiştir (Şekil 29). Piri Reis tarafından yapılan incelemeler, 1930’lu yıllarda büyük ilgi uyandırmıştır. Çünkü doğu kısmı çürümüş olan bu haritanın, aslında Avrupa, Asya ve Afrika’yı da içine alan büyük bir dünya haritası olduğu anlaşılmıştır. Atlas Okyanusu’nun doğu ve batı kıyılarında, o güne kadar keşfedilmemiş olan yerlerin bu haritada gösterilmiş olması, ilginin daha da artmasına yol açmıştır. Harita üzerinde bir takım bilgi ve işaretlerden anlaşıldığı kadarıyla, haritanın bu kısmının yapılmasında Colomb’un haritasından da yararlanılmıştır. Ancak herşeye rağmen haritanın nasıl bir metot kullanılarak yapıldığı henüz belirlenmiş değildir.
Merkator: Batlamyus’dan sonra kartoğrafya tarihinin en büyük ismi Hollandalı Gerardus Mercator (1512-1594)’dur. Merkator, model küre ve alet imalatçısı olarak Duisburg’a yerleşti ve bu amaçla harita yapmaya başladı. Merkator’un meşhur atlasından önce yazdığı birçok eseri vardır. 1538’de ilk dünya haritasını yaptı ve bu haritasında Kuzey ve Güney Amerika isimlerini kullandı. 15 paftalık büyük bir ABD haritasının da, Merkator tarafından yapıldığı öne sürülmüş ise de, buna dair harhangi bir iz yoktur. 1585’de Merkator atlasının birinci kısmı basıldı. Bundan başka, değişik haritaları bir araya getiren bir koleksiyona “Atlas” ismi ilk defa Merkator tarafından verilmiştir. Merkator’un en önemli özelliği, kartoğrafyayı Batlamyus tesirinden kurtarmış olmasıdır. 1554 yılında yaptığı Avrupa haritasında Batlamyus haritasını düzelterek Akdeniz’in boyunu 53 dereceye indirmiş ve böylece haritacılık sahasındaki şöhreti artmıştır. Fakat Merkator esas şöhretini 1569’da yaptığı dünya haritasında kullandığı paralel ve meridyenler sistemiyle kazanmıştır. Bu sistem aralarındaki oranın her tarafa doğru olduğu ufki paralel hatlar ve bunlara dik meridyenlerden meydana gelmiştir. Böylece, bugün büyük ölçekli haritalarda görülen ve grid hatları diye bilinen birbirine dik açılarla kesişen karelajlar ortaya çıkmıştır.
Ali Şeref Paşa
İbrahim Müteferrika’nın halefi Matbaa-i Amire matbaası tarafından yayınlanan Ali Şeref Paşa’nın nadir ‘Yeni Cografya Atlası’ isimli atlasından tüm Avrupa’yı gösteren güzel bir Osmanlı haritası; bölgenin en büyük ve ayrıntılı Osmanlı genel haritalarından biridir. Sizler için koordinat sistemlerini bu haritaya uygun şekilde yeniden tasarlayarak rölyef hale getirdik. Sâye-i Türkiye Hazreti Sultan Abdülhamid Hân-i Sâni’de Maarif Umûmiye Nezâret-i Celîlesi ruhsatıyla meshur Haset tarafındandan Fransa Cemiyet-i Cografya âzâlarından mütesekkil komisyona mahsûs tanzîm edilmis olduğu son defaki atlasının tercümesi olarak bu def’a Erkân Dairesi Besinci Fen Subesi’ne me’mûr piyade mirlivâlarından saâdetlü Ali Şeref Paşa ve rifatlubinbaşı fütûvvetlü Muhyiddin Efendi maarifetleriyle tertib ettirilmiştir. Ali Şeref Paşa veya Hafix Ali Eşref. 1862’de Paris’te haritacı olarak eğitim gören bir askerdi.
Rusya Askeri Haritalama Birimi
Rus Donanması askeri haritalama birimi tarafından hazırlanan bu harita dönemin Türkiye’sini son derece detaylı olarak göstermektedir. Haritanın düz halini bölgemiz coğrafyasının çetin şartlarını daha da belirgin olması için rölyef olarak yeniden hazırladık. Gözlerinize hoş gelen bu 3D hissiyatı sayesinde haritalarla daha çok vakit geçirmek isteyeceksiniz.
Modern Haritacılık
2000’li yıllardan itibaren dünyada olduğu kadar, ülkemizde de bilgisayar teknolojisinin gelişimiyle coğrafyada büyük atılımlar olmuştur. Özellikle hava fotoğrafları, uydu görüntüleri, uzaktan algılama ve coğrafi bilgi sistemleri kartoğrafya’nın artık vazgeçilmez araçları olmuşlardır.